Queen's Gambit, Tüm Başarılı Kadınlara İthafen ...
- dilaraduzenli
- 6 Kas 2020
- 2 dakikada okunur

Yine bir Netflix dizisi için oturdum bilgisayar başına. Queen’s Gambit, 1950’lerde, yani birçok kadının haklarından bile haberleri olmadığı bir zamanda, yetimhanede başladığı satranç kariyerini geliştirmeye çalışan bir kadının hikayesini konu edinen bir dizi. Sandığım gibi dizi, gerçek hayat hikayesi için bir uyarlama değil. Ama dizideki gibi başarılı kadın satranç oyuncularına göz atmak isterseniz Google’da ufak bir gezinti yapmanız yeterli.
Ailesinin tüm üyelerini kaybettikten sonra yetimhaneye giden Elizabeth Harmon, tesadüfen okulun hademesine, kendi başına satranç oynarken rastlar. Oyun ilgisini çekince Mr. Shaibel’e oyunla ilgili soru sormak istemesinin ve hatta oynamak istediğini söylemesinin üzerine Mr. Shaibel kızların satranç oynamadığını söyler. Dönemin kadınları nasıl gördüğüne bakarsak aslında ikinci soruşunda Elizabeth’le satranç oynamaya ve öğretmeye başlayan Shaibel’e bu sözü için içerlemiyorum bile.
Daha sonraları turnuvalara katılmaya başlayan Elizabeth evlat edinildikten sonra da oynamaya devam eder. Kendisini evlat edinen ailenin baba figürü evi terk ettikten sonra annesiyle bir başına kalan Beth, para kazanmaya başlayınca, satrançtan para kazanılabileceğine şaşıran annesinin de desteğiyle farklı şehirlerdeki turnuvalara katılmaya başlar.
Kadın odaklı bir dizide aşkın çok fazla ön plana çıkarılmadığı bir yapım izlemek açıkçası çok hoşuma gitti. Elizabeth Harmon’ın başarılarını izlemenin başka kadınlara başarmanın güzelliğiyle ilgili ilham vereceğine inanıyorum çünkü. Asıl hedefin aşık olmak yada bir erkekle beraber olmak değil de, eğer tabi böyle istemiyorsa, başarının kendisi olduğunu hatırlatmak olması gerektiğine inanıyorum.
Başarılı olup adını daha geniş kitlelere duyurmaya başladıkça bazı dergiler Beth ile röportaj yapıyor dizide. İlk verdiği röportajda Harmon satranca nasıl başladığını, neden satrancı sevdiğini, nasıl pratik yaptığını anlatıyor dergi çalışanına. Dergi yayınlandıktan sonra kendisiyle ilgili yazılanları görünce hüsrana uğruyor tabi. Başarılı bir satranç oyuncusu olarak kariyerinden ziyade güzel bir kadın olarak fiziksel özelliklerinden bahsediliyor kendisinden.
Yaşıtlarıyla katıldığı bir partide de satranç serüvenlerinin sorulmasını bekleyen Elizabeth, genç kadınların oradaki erkekleri ve aşk hayatını merak etmesini garipsiyor. O kadar geziye giderken ve sürekli başarı kazanırken erkeklerin hakim olduğu bir alanda nasıl başarılı olduğunu değil de sadece çiftleşmeyi düşünen bu genç kadınlardan soyutlanmış buluyor kendini. Kim bilir belki yetimhanede değil de ailesiyle birlikte büyüseydi ve ailesi ona sadece erkelerin hoşuna gitmek, iyi bir eş ve anne olmak için yaşadığını öğretseydi, Elizabeth de yaşıtları gibi sadece bunları düşünerek geçirecekti hayatını. Nihayetinde büyük bir ölçüde düşüncelerimizi ilk olarak ailelerimizden aldığımız için ve o dönemleri göz önünde bulundurursak bilgiye kolay erişilemediği için bu çok olası bir ihtimal olurdu.
Belki örnek almamız gerek bir konu ise karakterimizin ilgi alanıyla ilgili sürekli kitaplar okumasıydı. Elizabeth Harmon sürekli satrançla ilgili kitaplar okurken görünüyor dizide. Herkesin öğrenme metodu farklıdır tabi fakat günümüz dünyasının en başarılı insanlarının kitaplara olan düşkünlüğünü göz önüne alırsak dizi çok gerçekçi bir noktadan ele almış bence başarılı satranç oyuncumuzun hobisini.
Yaşadığı dönemde ufku geniş, başarılı ama önü toplum normlarınca kesilen ve bu yüzden adını bile duyamadığımız birçok kadın olduğunu düşünüyorum. Belki Elizabeth Harmon’ın hikayesi gerçek bir hikaye değil fakat cinsiyetinden dolayı adı duyulmayan kadınların bir temsilcisi olarak çok güzel bir örnek hikaye. Gelmiş geçmiş tüm önü kesilen ya da zorluklarla başa çıkıp adını duyuran kadınların, bir gün emeklerinin hemcinsleri tarafından başarılarla onurlandırılması dileğiyle. Sağlıcakla kalın…
Kommentare