.jpg)
Dinlerle alakalı konular ve bilim kurgu eserleri hep ilgimi çekmiştir. İthaki yayınlarının bilim kurgu klasikleri dizisinde görüp konusu da hoşuma gidince alıp iki gün içinde bitirdiğim çerezlik bir kitap. İşte İnsan, Micheal Moorcock tarafından yazılmış bir bilim kurgu kitabı. Ancak ben bilim kurgu diyemem bu kitap için.
Kitabın konusuna gelirsek; İç dünyasında bir türlü rahat edemeyen, sürekli dikkat çekmeye çalışan ve kendisini dinlerin gerçekliğine inandırmaya çalışan Carl Glogauer'in İsa'nın idamın kısa süre önceye zaman yolculuğu yapmasını anlatıyor. Carl o kadar mıymıntı bir herif ki okurken bazen sinirlendim. Sürekli kendisine acıyor, onu seven insanlar kötü davranıyor, bir yandan da sıkı bir şekilde dinlerin ölmediğine ikna etmeye çalışıyor insanları. Hikaye zaman yolculuğuyla başlıyor ve Carl'ın çocukluğu, gençliği ve 2000 yıl önceye yolculuk yapmış şimdiki hali arasında gidip geliyor. Carl daha çalışıp çalışmadığından bile emin olmadığı zaman makinesine atlayıp İsa'nın gerçekten yaşayıp yaşamadığını öğrenmek için bu zahmete katlanıyor. Bu yolculuk sırasında çok ünlü bazı insanlarla da tanışıyor bunları söylemek istemiyorum. Carl aradığını bulabilecek mi onu okuduğumuz bir kitap. Yazar aslında daha ilk sayfalardan hikayenin sonlarına dair ipuçları yerleştirmiş. Bu sonu anladıktan sonra acaba nasıl o sona ulaşılacak diye daha da merak ederek okudum. Neden bilim kurgu sayılamaz dememe gelirsek asıl bilim kurgu ögesi olan zaman makinesiyle alakalı çok bir bilgi sahibi olamıyoruz ne yazık ki.
İşte İnsan ismi nerden geliyor. İdam edilmeden önce dövülmüş, işkenceye uğramış, kafasına dikenden taç takılmış kanlar içindeki İsa'yı öfkeli kalabalığa sunan Roma savcısı Pontius Pilatus'un İsa'yı takdim ederken söylediği vurgulu cümle. Onun bir tanrı veya mesih olmadığını, insan olduğunu belirtmek amaçlı söylenmiştir. İsa'nın kafasında dikenli taç olan çizimlere genelde bu isim verilir.