top of page

Dünya'da Gece, 5. Bölüm




Netflix’in bana göre en başarılı yapımlarından biri olan Dünya’da Gece adlı dizi belgesel canlılar dünyasının gecede hareketlerinin bitmediğine ışık tutuyor. Her bölüm farklı canlıların yaşamlarına ve yaşam tarzlarına şahit ediyor bizi. Sıkılırım ben belgesel izlerken diyordum başlamadan önce, hatta uyumaya çalışırken başlamıştım bu dizi belgesele. Gelin görün ki tahmin ettiğim gibi olmadı. Özellikle hayvanlar alemindeki av-avcı ilişkileri fazlasıyla gerilimliydi. Canlılar dünyasının bilmediğimiz bir tarafına şahit olmak gerçekten ilginçti, tavsiye ederim.

Gelgelelim dizinin altıncı bölümü benim daha da ilgimi çekti. Uyumayan Şehirler adlı bölüm, özellikle evlerini yıkıp yerine ev yaptığımız hayvanların şehir yaşamına uyumlarını konu ediniyor. Göç eden fillerin güzergahları üzerine kasabalar ve yollar mı yapmamışız, havai fişekler yüzünden bir baklava sırtlı su kaplumbağasına doğumunu sahil kenarına değil de şehrin içine yapmak zorunda mı bırakmamışız, daha neler neler … Öyle ki Hindistan’da hayvanların yaşam alanlarını öyle bir istila etmişiz ki yırtıcı bir hayvan olan parslar şehrin, hatta apartmanların içine girerek yemek bulmak zorunda kalmışlar. Bitmedi, Avrupa hemstırları şehrin göbeğinde bir mezarlıkta yaşamlarına devam etmeye çalışırlarken, çevresinin yollarla kaplı olması yüzünden mezarlığa sıkışıp kalmışlar. Bu hayvanların yaşam alanlarını öyle bir istila etmişiz ki, bizimle şehirlerde yaşamayı öğrenmek zorunda kalmışlar. Her geçen gün de biraz daha yok ediyoruz evlerini bu canlıların. Belgeselde gösterilen altı yedi hayvanın değil sadece, yüzlercesini zor durumda bırakıyoruz düşünmeden kendimizden başkasını. Bize sahip çıkan doğaya gerekli özeni göstermiyoruz. Özen göstermeyi geçtim, gittiğimiz yere yıkım, ölüm, felaket götürüyoruz. Biz böyle davranmaya devam edersek doğanın bize cevabı çok sert olacak bundan oldukça eminim. Fakat bu böyle gitmek zorunda değil, yapılabilecek ve yapılan güzel şeyler de var.

Bu dizi belgeselde içimi ısıtan iki olaydan da bahsetmeden geçemeyeceğim bu noktada. Normalde geceleri soğuktan korunmak için ağaç kovuklarında konaklayan ebabil kuşlarının göç sırasında Portland’da mola verip geceyi şehrin göbeğinde bir fabrika bacasında geçirdiğini görüyoruz. Her sene vaux ebabil kuşlarının burada konakladığını gören yerel halk bacayı devre dışı bırakmış. Böylece 13.000 ebabil kuşu geceyi güvenli ve sıcak bir yerde geçirip yaşamlarına devam edebiliyorlar. İnsanların bu kuşlara olan hassasiyeti beni yumuşacık yaptı. Bir diğer olay ise Singapur’da gerçekleşiyor. Yasaklarıyla ünlü olan bu şehir belgeselde anlatıldığına göre elli yıla yakın süredir civarda görünmeyen kürklü su samurları şehrin temizlenmesiyle birlikte geri dönmüşler Singapur’a. Şu anda Singapur dünyanın en yeşil şehirlerinden biri ve vahşi yaşama en uygun şehir. Belgeselde Singapur örnek alınarak bir gelecek vizyonu sunuluyor. “Şehirlerimizin her türden vahşi yaşama yuva olduğu bir gelecek. Sadece geceleri değil, gündüzleri de.” denilerek bir gelecek alternatifi sunuluyor. Neden olmasın ki?

Belgeseli mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Tüm dünya canlılarının barış, huzur ve mutluluk içinde yaşadığı bir dünya ümidiyle. Sağlıcakla kalın…




Comentários


Yazı: Blog2 Post

Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

  • Instagram

©2020, Günlük Rutinler tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page