And Then There Were None-Mini Dizi
- dilaraduzenli
- 28 Kas 2020
- 2 dakikada okunur

Önce kitabını okuduğum sonra bu mini dizisini izlediğim Agatha Christie’nin On Küçük Zenci adlı kitabından uyarlanan And Then There Were None adlı dizi, polisiye filmler, diziler ve kitaplarında olduğu gibi gerilimi yüksek, şüphesi bol ve oldukça sürükleyici bir dizi. Cinayet ve gerilim sevenler için üç bölümlük bu mini diziyi çerez niyetine öneririm.
Birbirlerini hiç tanımayan on kişinin yolu bir adada birleşince ve kimsenin gelip gitmediği bu yerde, ilk günden itibaren sayıları teker teker azalmaya başlayınca ada misafirlerinin; kiminin mesleği için geldiği, kiminin tatil için geldiği, kiminin ziyaret için geldiği bu kişiler için olayın seyri de değişiyor.
Spoiler içeren alana geçmeden önce eğer keyifli vakit geçirmek istiyorum, başlayayım ve bitsin hiç beni günlerce yormasın derseniz gayet güzel, bir akşamlık bir dizi And Then There Were None. Kitabını okuyayım derseniz, ki bence katil daha zor tahmin edildiği için kitabını okumak daha zevkliydi, kalın olmayan zevkle okunabilecek bir roman. Okusanız da, İzlerseniz de umarım keyif alırsınız:)

SPOILER!!!
Dizi herhangi bir katil-kurban ilişkisinden çok daha ötede bana göre. Adaletin sağlanmadığı durumlarda yargı dağıtmayı kendine görev edinmiş yargıcımızın hikayesi, adaletin sağlanmadığı yerlerde neler olurun fragmanı gibi geldi bana. Herkes kendi adaletini aramaya kalkmasın diye yasalar var diyoruz ya, hani o yasalar doğru düzgün işlenmezse neler olurun fragmanı işte. Ülkemizde her gün ayrı bir hukuksuzluk ve adaletsizliğe uyanan bizler için değil bence buradan alınacak mesaj, adaleti sağlamakla yükümlü mercilerin üzerine alınması gereken bir mesaj bu mesaj.
Birde ahlak bekçiliği yaparken yüreği ve kalbi buz gibi olmuş insanların gösterilmesi var dizide. Dizinin başında bacaklarına bakılmasından rahatsız olan, sonra da siz beni kolay kadınlardan sandınız galiba ben onlardan değilim diyerek kendi çağının toplumsal ahlak kurallarının kendince bekçiliğini yapan Vera'nın, aslında küçük bir çocuğun ölümünden nasılda soğukkanlılıkla sorumlu olduğunu görüyoruz dizinin sonunda. Küçük bir çocuğu öldürürken değil de bacaklara bakıldığında yada bacakları açıldığında devreye giren bu ahlak anlayışı Türkiye'de yaşayan kimseye yabancı gelmeyecektir eminim. Birde, 21 kişiyi öldürdüğünü kabul eden Lombard'ın bunu itiraf ettikten sonra kendisini canilikle suçlayan ada misafirlerinin aslında ya birinin ölümüne yol açmış yada bir veya birden fazla kişiyi öldürmüş olduklarını öğreniyoruz dizi boyunca. Gerçek hayatta yine böyle değil miyiz? Kendi yaptıklarımıza yada yapabileceklerimize bakmadan başka insanları yargılamayı ne kadar kolay yapıyoruz. İnsanlara etiketler yapıştırmayı çok güzel yapıyoruz da, bize yapılınca nasıl da ağırımıza gidiyor.
Hiçbir şey ve hiç kimse göründüğü gibi değildir gibi geliyor bana. Bir arkadaşım gece yastığa başımızı koyduğumuzda ne düşündüğümüzü, ne olduğumuzu kimse bilemez kendimizden başka demişti. Hiç kimse aziz yada azize değil. İnsanları yargılamaktan vazgeçtiğimizde dünya daha da güzel bir yer olacak, buna canı gönülden inanıyorum. Herkesin istediği hayatı gönlünce ve özgürce yaşayabildiği bir dünya umuduyla, sağlıcakla kalın…
Comments